Ön Türkler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ön Türkler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Eylül 2010 Cumartesi

Ön Türklerde Yılan Kültü

ORTA ASYA İNSANI’nın inancına göre GÜNEŞ TANRISI, yalkınlarını yeryüzüne YILAN şeklinde gönderir. O yüzden YILAN, kutsaldır.
Aşağıdaki TAKDİS MERASİMİ resminde anlatıldığı gibi, BOĞA sıfatını alan YILAN’la, UYULAN arasında bir ilişki vardır.


GÖK’ten yere inmiş olan KÜN ve eşi AY, BUĞ’u YILAN ile takdis ederler. Çünkü YILAN, BU-OĞ-A (BOĞA) sıfatını taşımaktadır. BU (BUĞ- han, kral, yüce kişi) , OĞ ( güneş, kutsal, şeref) A (artikel)… hepsini birlikte tercüme edersek YÜCE GÜNEŞ olur ki, YÜCE TANRI demektir. TANRI’nın KUDRET’i, GÖK’ten YER’e döne döne iner, bu da kıvrılan YILAN kavramı ile verilmiştir. . Resmde HALAY çeker gibi elele tutuşmuş YEDİ KİŞİ hareketleri ile YILAN’ı sembolize ederler. YILAN’ın kuyruğu ile BUĞ’a değiyor olması da ayrı bir mânâ taşır.

GÖK’ten YERYÜZÜ’ne inen YALKINLAR; ışık, ısı, iyilik, rahmet, ve berekettir. GÜNEŞ’in ışınları da , ATEŞ’ten çıkan dalgalar da YILAN gibi kıvrılarak etrafa yayılır. Bu yüzden YILAN, hem ATEŞ’in, hem ocağın, hem de AİLE’nin koruyucusu sayılır.

İSLAM’da YILAN, ÂDEM ile HAVVA’yı kandıran ve onların CENNET’ten kovulmasına sebeb olan varlıktır. ŞEYTAN’ın sembolüdür. Başı ezilmesi gereken bir yaratıktır.

Bu anlayış Müslüman olan TÜRKLER’i etkilemesine rağmen, YILAN KÜLTÜ çeşitli şekillerde ANADOLU’da varlığını sürdürür. ORTA ASYA’dan ANADOLU’ya göç etmiş olan HACI BEKTAŞ, TAŞ’a biner ve YILAN’ı kamçı olarak kullanır, TAŞ’ı yürütür. Burada TAŞ, BEDEN’dir, YILAN ise NEFS’tir.

Ön Türklerde Güneş Kültü

ÖGÜL-UQUS insanı, TEK ve YARATICI KUDRET’i ifade için GÜNEŞ resmi çizmiştir. Bu hiç bir zaman onun GÜNEŞ’e taptığı anlamına gelmez!.. Gökte ve yerde gördüğü en kudretli cismi, ve de tek olan bu cismi, YARADAN’ın sembolü olarak kullanmıştır. Çünkü GÜNEŞ hayat verir, toprağı canlandırır, bitkileri yeşertir. İnsanları ısıtır. Bazen de kurutur, öldürür. Sonsuz bir enerji kaynağıdır.



Gök'ten yer yüzüne inen yalkınlar;ışık,ısı,iyilik,rahmet ve berekettir.Bu yalkınları CHP'nin kurulduğu zamanki bayrağında da görüyoruz.
Günümüz UYGURLAR’ı, dualarında "Ey GÜNEŞ’i ısıtan TANRI!" derler… Yani "GÜNEŞ bizi ısıtıyor, ama biliyoruz ki, onu da bir ISITAN var. " Bu anlayış GÜNEŞ KÜLTÜ’nün günümüze yansımasıdır.

Güneş Kültü ve Tanrıçalar

Bu inanç sisteminde güneş önemli bir yer tutmaktadır. Genelde bir inanç sistemine “Kült” adı verilmektedir. Bu tanım içinde belli bir dönemde ve belli bir coğrafyada yaşamış olan bir toplumun yerel tanrıları, tanrıçaları ve çeşitli simgeleri ele alınıp incelenir. Kültkavramı ile yerel özellikler içeren dini törenler, töreler ve simgeler kastedilir.

Göğe büyük önem veren ve Gök Tengri’yi tanrılar tanrısı olarak gören Ön-Türk insanları yer yüzündeki tüm canlıların güneş sayesinde yaşadıklarını, güneşsiz yaşamın olamayacağını çok erken çağlarda fark etmişlerdir. Güneşin doğuşu ile ortalığın aydınlandığını ve ısındığını, vahşi ve yırtıcı hayvanların inlerine çekildiklerini görmüşlerdir. Bu gözlemden hareketle kadınların doğurganlığı ile güneş arasında bir ilişki kurmuşlardır. Zira, hem güneş hem de kadınlar yeryüzündeki yaşamın devamını sağlamaktadırlar. Genelde bu heykellerin “Ana Tanrıça” figürleri oldukları görüşü hakimdir. Kadim toplumlarda güneş ile özdeşleşmiş olan yönetici kadınlar kutsal sayılmışlar, kadınların güneşle ortak özellikler taşıdıkları görüşünden hareketle onlara tanrıça payesi vermişlerdir. Böylece, anaerkil toplumlar oluşmuş, kadın kamlar toplumu yönetmişlerdir.


Resimde görülen 5 adet küçük heykel günümüzden en az 20,000 yıl önce, bazı kazıbilimcilere göre 25,000 yıl önce, yontulmuşlardır. Hepsinde ortak özellikler gayet iri göğüslü ve kilolu oluşlarından başka yüz hatlarının bulunmayışıdır. Heykeli yontan kişiler neden acaba yüz hatlarını (ağız, göz ve burunlarını) belirtmekten kaçınmışlardır? Sebebi, bu kadınların güneş kültü ile ilişkili kutsal birer kişi olduklarından dolayıdır. Başları güneş gibi küre şeklinde ve noktalı yapıdadır. Bu noktalar (küçük delikler) güneşin ışın yayan özelliğini simgelemektedirler. Hepsinin kilolu oluşları yaratıcı ve doğurgan özelliklerini, iri göğüsleri ise süt emzirme özelliklerini belirtmektedir.

Soldaki 1 numaralı heykele Gagarino Venüsü adı takılmıştır. Boyu 5.8 cm’dir ve Ukranya’nın doğu yakasındaki Gagarino kasabasında bulunmuştur.   2 numaralı heykel Fransa’nın Lespuqes kasabasında bulunmuştur. Diğer heykeller gibi başının ayrıntıları belirsizdir.4 numaralı heykel Avusturya’da Willendorf kasabasında bulunmuştur. Scientific American (Kasım 2000) dergisinde bu heykel ile ilgili bir makalede başında yün örgülü bir başlık olduğundan söz edilmektedir. Bir başlığın çenenin altına kadar uzandığı hiç görülmüş müdür?3 ve 5 numaralı mermer heykeller Rusya’nın Köstenki kasabasında bulunmuşlardır. Boyları yaklaşık 10-11 cm’dir. Willendorf heykeline olan benzerlik çarpıcıdır. En az 20,000 yıl eski oldukları tahmin edilmektedir.

Gamalı Haç, Svastika, OZ damgası ve Ön Türkler

OQ Türkleri, OQ damgasıyla temsil edilirlerdi. Geçmişte kullanılan bu işaret günümüze kadar halı, kilim ve taşa uygulanmış biçimde süregelmiştir. OQ Türkleri zamanla Hıristiyanlığı benimseyince bu OQ damgalarını kullanmaya devam etmişlerdir. Ön-Türklerin de kullandığı OQ damgası yönetim, savaşçı manalarına da gelmektedir. Ok ucu, ok bayrağı demek olan OQ kelimesi, Latincede kroçe (croce) şekline dönüşerek haç anlamında kullanılmıştır. Ayrıca OZ, damgasını göç ettikleri yeni mekânlarına da taşımışlardır. OZ damgası, Gamalı Haç, Svastika olarak da bilinmektedir. Bu damga Ön-Türkler'de OZ'laşarak tanrıya erişmeyi temsil eder. 


Orta asya medeniyet abidelerinin üzerinde bulunan çok sayıda kaya resmi, işaret ve damga yüzyıllardan günümüze ulaşmıştır. Bunlardan en gizemli ve ve en çok kullanılan işaretlerden biri de "OZ" damgası/çarkı felektir. 

Hayat Ağacı Simgesi

Kadim kültürlerin hemen hepsinde Hayat Ağacı simgesini bulmaktayız. Bu ağaç, bizim bildiğimiz ve ‘ağaç’ olarak tanımladığımız bitkiden çok farklı kutsal anlamlarla yüklüdür. Altta solda görülen Amerikan Navajo halkına ait bir çizimde kutsal ağaç merkezde bir kare içinde ve kareyi çevreleyen küçük boyda çizilmiş olan insanlar bulunuyor. İnsanlardan büyük boyda olan ve parmakları dal şeklinde olan dört varlık doğa tanrıçalarıdır. Örgülü saçlarından ve etek giymelerinden onların birer koruyucu tanrıça oldukları anlaşılıyor. Benzer bir yorumla, bunların şaman kadınlar olduklarını ve tüm insanlığa tedavi için bitkiler sunduklarını söyleyebiliriz. Sağdaki resimde ise bir Asya (Türk) halısı görülüyor. Yine merkez yeri kaplayan geniş ve yüksek bir ağaç ve etrafında uçuşan kuşlar görülüyor. Bu ifade şeklinde kuşlar insanları ve yerden göğe doğru yükselen ağaç da tüm canlılara hayat veren kutsal enerjiyi simgeliyor. 

 


Anadolu’ya geldiğimizde kutsal hayat ağacının önemli bir simge olarak devam ettiğini görüyoruz. Alttaki resimde solda (1) görülen Hitit kabartmasında iki boğa-insanın arasında hayat ağacı görülüyor. Başları üzerinde de kanatlı Tengri simgesi bulunuyor. Kabartmanın çizimi ayrıca belirtilmiştir. (Kaynak: Hitit Güneşi, Sedat Alp, Tübitak yayını, 2002, sayfa 27)

Ortada (2) görülen hayat ağacı bir Selçuk kabartması olup, Erzurum’daki çifte minareli medresenin duvarını süslüyor. (Kaynak: Anadolu’nun Selçuklu Çehresi, Semra Ögel, Akbank yayını, 1994, sayfa 113)